-
1 attraper
-
2 Ball
-
3 groß
eine \große Koalition büyük koalisyon;mit \großem Abstand führen açık farkla önde olmak;mit dem größten Vergnügen seve seve;\großen Wert auf etw legen bir şeye çok önem vermek;sie war seine \große Liebe o, onun büyük aşkıydı;\groß in Mode sein çok moda olmak;ich habe \große Lust zu gehen gitmeye çok hevesliyim;was soll ich \groß dazu sagen? ( fam) buna başka ne diyebilirim?;er hat es mir \groß und breit erzählt ( fam) bana onu enine boyuna anlattıer ist fast zwei Meter \groß boyu neredeyse iki metre3) ( zeitlich)die \großen Ferien büyük tatilmeine \große Schwester benim ablam;wenn ich \groß bin büyüdüğüm zaman;ein Vergnügen für G\groß und Klein büyük ve küçüklere bir eğlence5) ( Menge)eine \große Familie büyük bir aile;im G\großen und Ganzen topu topuKarl der G\groß Şarlman -
4 бросать
atmak,bırakmak,fırlatmak,savurmak; salmak,göndermek; terk etmek,el çekmek* * *несов.; сов. - бро́сить1) atmak; bırakmak; fırlatmak, savurmak ( швырять)броса́ть грана́ты — el bombası atmak / fırlatmak
броса́ть мяч в во́здух — topu havaya fırlatıp fırlatıp tutmak
броса́ть в кого-л. камня́ми — (birini) taşlamak / taşa tutmak
броса́ть я́корь — demir atmak
броса́ть трап — iskele atmak
2) ( выбрасывать) atmak3) ( быстро перемещать) gönderivermek; salmakбро́сить про́тив забасто́вщиков полице́йских — grevcilerin üstüne polis salmak
броса́ть диви́зию в бой — tümeni savaşa sürüvermek
(волно́й) ло́дку бро́сило в сто́рону — dalga kayığı yana sürükleyiverdi
маши́ну броса́ло из стороны́ в сто́рону — araba bir o yana bir bu yana sallana sallana yürüyordu
бро́сить взгляд на кого-что-л. — bir göz atmak, nazar atmak
бро́сить злой взгляд — ters bir bakış fırlatmak
со́лнце бро́сило луч на... — güneş......yi aydınlatıverdi
4) bırakmak, terketmek; el çekmekбро́сить шко́лу — okulu terketmek
бро́сить жену́ — karısını bırakmak
броса́ть кури́ть — sigarayı / tütünü bırakmak
бро́сить воровство́ / ворова́ть — hırsızlıktan el çekmek
он бро́сил все дела́ и прие́хал — işlerini yüzüstü bıraktı, geldi
бро́сить кого-л. на полпути́ — yarı yolda bırakmak
5) в соч.меня́ бро́сило в дрожь — beni bir titreme alıverdi
его́ бро́сило в пот — onu ter bastı
••брось ты э́ту зате́ю! — vazgeç bu sevdadan!
да брось ты?! - Ей бо́гу, пра́вда! — hadi be sen de! - Vallahi doğru söylüyorum!
зря броса́ть де́ньги / деньга́ми — boşuna para savurmak
броса́ть гря́зью в кого-л. — (birine) çamur / zifos atmak
-
5 подбрасывать
несов.; сов. - подбро́ситьподбра́сывать мяч — topu havaya atıp atıp tutmak
2) врз atmakподбро́сь дров в печь — sobaya / ocağa (birkaç) odun (daha) at
3) ( подкидывать) gizlice bırakmakподбро́сить письмо́ — gizlice bir mektup bırakmak
подбро́сить ребёнка — bebeğini / çocuğunu bir yere bırakarak gitmek
4) разг., в соч.подбро́сь нас на вокза́л — bizi gara atıver
-
6 total
adj. toplam, tüm, bütün, toptan, hepten————————n. toplam, tutar, adet, mevcut, topu, hepsi————————v. toplamak, toplamını bulmak, tutmak (toplam), etmek (toplam), parçalamak (araba)* * *1. toplam 2. ulaş (v.) 3. toplam (n.)* * *['təutəl] 1. adjective(whole; complete: What is the total cost of the holiday?; The car was a total wreck.) toplam2. noun(the whole amount, ie of various sums added together: The total came to / was $10.) toplam, yekûn3. verb(to add up or amount to: The doctor's fees totalled $200.) tutmak, etmek, varmak- totally- total up -
7 fumble
n. beceriksizce atak, becerememe, topu düşürme————————v. el yordamıyle aramak, beceriksizce yapmak, bozmak* * *1. el yordamıyle ara (v.) 2. tutamayış (n.)* * *1) (to use one's hands awkwardly and with difficulty: He fumbled with the key; She fumbled about in her bag for her key.) el yordamıyla ara(n)mak2) (to drop a ball (clumsily), or fail to hold or catch it.) beceriksizce tutmak -
8 sink the shop
iflâs etmek, topu atmak, dükkânı batırmak, işi gizli tutmak -
9 sink the shop
iflâs etmek, topu atmak, dükkânı batırmak, işi gizli tutmak -
10 bloquer
См. также в других словарях:
top — is. 1) Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne Havası boşalmış bir futbol topu... A. Gündüz 2) Bazı aletlerde bulunan toparlağımsı parça Kantarın topu. Duvar saatinin topu. 3) Kumaş, kâğıt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pas — 1. is. 1) Su içinde ve nemli havada metallerin, özellikle demirin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluşan madde Kapılardan ve kilitlerden paslar dökülüyordu. S. F. Abasıyanık 2) Bazı asalak mantarların çeşitli bitkilerde oluşturduğu portakal sarısı … Çağatay Osmanlı Sözlük